ÇANAKKALE SAVAŞLARI
Her ne kadar, teşebbüsün muvaffak olabilmesi için, deniz ve kara kuvvetlerinin
birlikte hareket etmesi ve darbenin bir baskın şeklinde olması gerektiğini ileri
sürenler olmuşsa da, Çanakkale seferine, donanmanın boğazı zorlaması ile
başlanmış, bunda muvaffak olunamayınca, tahkîmâtı karadan düşürmeye teşebbüs
edilmiş, yakın Balkan harbinin intibâlarına dayanılarak, Türklerin ciddî bir
mukâvemette bulunamayacakları farz olunmuştu. Bu tahmînlerin ne kadar yanlış
olduğu çabuk meydana çıktı ve İngilizlerin "Gelibolu seferi" dedikleri Çanakkale
Savaşları, 1915 yılında, buraya sevk edilen itilâf kuvvetlerinin süratle
yıpranarak, geri çekilmeleri ile sona erdi.
1) Giriş...
1914-1918 'de
Türkiye'nin de merkezî devletler yanında harbe girmesi üzerine, bir yandan
Ruslara yardım etmek, diğer yandan Garp cephesinin üzerindeki Alman baskısını
azaltmak maksadı ile İngiliz devlet adamları, donanmanın yardımı ile, Osmanlı
İmparatorluğu'nu, en zayıf bir yerinden vurmayı düşündüler. Yakın Doğu'nun
hassas noktası olan İstanbul'u zapt etmek üzere, Çanakkale boğazı zorlanacak
olursa, yalnız Rusların karşılaştıkları güçlükler azaltılmakla kalmayıp, Rusya
ile doğrudan doğruya temâsa gelineceği, Süveyş kanalı ve Mısır üzerindeki
tehdîtlerin ortadan kalkacağı, tereddütlü bir siyâset uygulayan eden Balkan
devletlerinin İtilâf cephesine katılacağı ve bu suretle, bir çıkmaza girmiş gibi
görünen harbin gidişi üzerinde büyük bir tesîr oluşacağı fikri hâkim oldu.
2) Savunma Düzenlemesi...
İki sâhili tepelerden oluşan dar ve dolambaçlı boğaz, savunmaya pek elverişli
bulunduğundan, iyi tabya edilmiş toplar, bol cephâne ve sağlam piyâde mevzi'leri
sâyesinde, hemen hemen ele geçirilmez bir hâle getirilebilirdi. Fakat 1914
Ağustosu'nda boğazın tahkîmâtı, kuvvetli bir donanmanın tecâvüzüne dayanamayacak
kadar zayıf görünüyordu. Dış savunma denilen tahkîmât, Sedd-ül bahir ve Kum
Kale'ye konmuş 20 toptan ibâret olup, bunlardan yalnız dördünün son menzili
14.800 m., diğerlerininki ancak 7.500 m. idi. Ara savunma mevzileri bu sırada
hemen tamamıyla boştu. Elde mevcût bütün toplar, boğazın en dar kısmı olan iç
savunma tertîbâtında toplanmıştı. 15-35,5 cm. çapında bulunan 78 toptan yalnız
18'inin son menzili 14.800-16.900 m. arasında idi. Cephâne son derece kıt olduğu
gibi, silâhların kifâyetsizliği, kat'î savaşın boğazın içinde yapılmasını zarûrî
kılıyordu. Bu bakımdan 1914 yılında, Ağustos ile Kasım ayları arasında, bâzı
düzenlemeler yapıldı. Ara savunma sâhasına bataryalar yerleştirildi ve boğazın
aşağı kısmı mayın (sâbit torpil) hatları ile kapatıldı.
3) Boğazın Denizden Zorlanması...
Harp îlânından bir kaç gün sonra (3 Kasım 1914) İngiliz abluka
filosu, boğazın dış istihkâmlarını topa tuttu. Bombardıman kısa sürmekle
beraber, Sedd-ül bahir istihkâmları alt-üst olmuştu. Sonradan tabyalar tâmîr
edildi ise de, bunların kuvvetli bir donanmaya karşı koyamayacağı
anlaşıldığından, kuvvetleri arttırılmadı. Diğer yandan, mayın hatlarının
varlığına rağmen, düşman deniz altı gemileri boğaza sokulabiliyor (13 Aralık
1914'te, 1876 İngiliz yapımı Mesûdiye zırhlımız Sarısığlar koyunda demirli hâlde
iken torpillenerek batırılmıştır. Gemi kumandanı Beşiktaşlı Ârif Nebî Bey, 10
subay ve 27 er şehit olmuşlardır.) ve hattâ Marmara'ya girerek, gemileri
batırmak sûretiyle, İstanbul'dan Çanakkale'ye asker ve levâzım nakline engel
oluyorlardı.
Nihâyet Amiral Carden kumandasında bir müttefik filosu Cevad Paşa'nın kumandası altında bulunan
Çanakkale istihkâmlarına karşı harekete memûr edildi. Harp plânı ilk safhada dış
istihkâmların düşürülmesini hedefliyordu. Taarruz 19 Şubat 1915'te başladı. Dış
tabyalar, top ateşi ile tahrîp edildi. 26 Şubat ile 4 Mart arasında Sedd-ül
bahir ve Kum Kale'ye filodan düşman müfrezeleri çıkarılarak, tahrîb işi
tamamlandı. Büyük bir deniz hücûmu, Carden 'in yerine gelmiş olan Amiral J. M.
de Robeck kumandasındaki İngiliz ve Fransız harp gemileri tarafından 18 Mart
1915'te yapıldı. Düşmanın gâyesi boğazın orta kısmındaki tabyalar ile mayın
tarlalarını koruyan bataryaları susturmaktı. Bundan sonra mayın tarayıcılar
donanmaya yol açacaklar, harp gemileri de boğaza girerek, iç istihkâmları yakın
mesâfeden tahrîp edecek ve buradaki torpiller de temizlendikten sonra,
Marmara'ya geçmek imkânı elde edilmiş olacaktı. Plânlarının esâsı, savaş
gemilerinin torpilden temizlenmiş sâhada kullanılması idi. Bunun için boğazın
aşağı kısmını dikkatle taramışlardı. Fakat 17/18 Mart gecesi Nusret mayın
gemisi, Mayın Kumandanı Yeniköy'lü Hâfız Nazmî Bey ve Süvârî Tophâne'li kolağası
Hakkı Bey'in kumandasında, boğaza giren donanmanın dönüş manevrası yaptığı
Karanlık Liman'ın yukarı kısmına elde kalan son 20 torpilden oluşan bir mayın
hattı döşemişti. 16 harp gemisi (18 büyük zırhlı, bir çok muhrip ve denizaltı),
18 Mart sabahı saat 11'de üç filo hâlinde boğaza girip, tabyalara karşı şiddetle
ateş açtı. İngiliz filolarına Amiral Robeck, Fransız filosuna ise Amiral
Guépratte kumanda etmekte idiler. Düşmanın 316 (506) topuna Türkler 93 (150)
topla karşılık veriyorlardı. Karadan yapılan karşılık zayıf kalıyordu. Saat
14'te Çanakkale ateşler içinde kalmış, tabyalar ile telefon irtibâtı kesilmiş,
topların bir kısmı tahrîp edilmiş, bâzıları toprağa gömülmüş ve kamaları
sıkışmış olduğundan, ateş çok zayıflamış bulunuyordu ki, öncülük etmiş bulunan
Fransız gemileri, nöbet değiştirmek üzere, manevra yaparlarken, Bouvet zırhlısı,
bir torpile çarparak 600 mürettebâtıyla birlikte battı. Yerlerini almaya gelen
İngiliz gemilerinden Irresistible, iki saat sonra aynı âkıbete uğradı. Onun
yardımına koşan Ocean suların dibine gömüldü ve Inflexible zırhlısı da ağır
sûrette yaralandı. Bundan başka, Fransızların Suffren ve Gaulois zırhlıları da,
top mermisi isâbeti ile, büyük hasâra uğramışlardı. Bunun üzerine düşman
donanması geri çekilmeye mecbûr kaldı. Bu suretle Cevad Paşa emrinde Çanakkale
istihkâmları müttefik donanmasına karşı tam bir galebe kazanmış oldu. Onların
ağır zâyiatına karşılık (2000 küsûr), Türklerin kaybı, bir cephânelik, bir ağır
top, 25 şehit (3 subay, 22 er) ve 61 yaralı (2 subay, 59 er) dan ibâret idi.
(Bizim zâyiâtımız 44 şehit, 70 yaralı ve 8 toptan ibârettir. 22 şehit ve 74
yaralıdan da bahsedilir. 8 toptan 6'sı sonradan tâmir edilmiştir.) 18 Mart
hücûmunun uğradığı bu âkıbet, karadan yardım görmedikçe donanmanın boğazı
geçemeyeceğini meydana çıkarmış oldu. Bundan sonra boğaz bir daha denizden
zorlanmadı ve deniz hücûmu ile karaya çıkış arasında 5 hafta geçmesi de,
Türklere vakit kazandırdı.
4) Kara Savaşlarına Hazırlık...
Deniz hücûmunda uğradıkları başarısızlık itilâf devletlerini karadan
taarruza geçmeye sevketti. Bunun üzerine, Akdeniz müttefik kuvvetleri baş
kumandanlığına tâyin edilen Sir Ian Hamilton'un emrine verilmiş 75.000 kişilik
bir ordu adalara yığılmaya başladı (umûmî karargâh Limni adasında Mondros limanı
). Bu ordu, Arı burnu cephesine çıkartılacak Avustralya Yeni Zelanda
kolordusundan (General Birdwood), Sedd-ül bahir kesimine çıkartılacak İngiliz
(General Hunter Weston) ve Fransız (General d'Amade, sonra General Gouraud ve
onun yaralanmasını tâkiben General Bailloud) kuvvetlerinden oluşuyordu. Bunlara
karşı takrîben 80.000 kişilik Türk kuvveti. 5. Ordu (5inci Ordû-yı Hümâyûn) adı
altında toplanarak, 24 Mart'ta Alman Mareşali Liman von Sanders Paşa'nın (Limon
Paşa) emrine verildi. Bu kuvvetlerin kumandanları şu zâtlar idi: Bolayır berzâhı
civârındaki 5. ve 7. Fırkaların kumandanları Miralay van Sanders ve Remzi Bey,
Gelibolu yarım adası üzerindeki 9. Fırka kumandanı Sami Bey; 19. Fırka (ordu
ihtiyâtı olmak üzere, Bigalı civârında) kumandanı Mustafa Kemal Bey; 2. Fırka
kumandanı Refet Bey. Liman von Sanders bu kuvvetleri, her tarafa dağıtmak
yerine, icâbında derhâl harekete geçecek şekilde, toplu bulundurdu ve sâhile
ancak ileri karakollar yerleştirdi.
İtilâf seferî heyeti baş kumandanlığı, itinâlı bir tetkikten sonra, iki cephe üzerinden harekete geçmeye
karar vermişti. 29. İngiliz Fırkası ve Fransız kuvvetleri yarım adanın güney
ucunda 4 yerde karaya çıkacak, ilk hedef olarak, Alçı Tepe'yi alacak ve sonra
Kilitbahir üzerine yürüyecekti. Kaba Tepe kuzeyine çıkartılacak Avustralya-Yeni
Zelanda kuvvetleri de boğazın dar kısmına doğru kat'î bir hamle yapacaklardı. Bu
kuvvetler çıkartılırlarken Beşike Limanı'nda ve Bolayır berzâhında şaşırtma
hareketleri yapılacak ve Fransız kuvvetleri tarafından da Kum Kale civarında bir
oyalama muhârebesi verilecekti.
5) Kıyıda Savaşlar...
Çıkartma hareketleri: 25 Nisan 1915 sabahı erkenden başladı. Anadolu kıyısında
Kum Kale'ye çıkarılan 3 Fransız müstemleke taburu oradaki bölük tarafından
karşılandı. Fransızlar, Kum Kale'yi ele geçirdiler ise de, Yenişehir'e doğru
ilerleyemediler, gittikçe artan tazyik karşısında, 26/27 Nisan gecesi burayı
terk edip, çekildiler ve karşı sâhile çıkarılmış bulunan esâs kuvvetlere
katıldılar. Buradaki iki günlük çarpışmalarda Fransızların 780'i (778) telef
olurken Türkler 1.750 şehit verdiler.
Sedd-ül bahir kıyılarındaki çıkartma, sâhili delik deşik ettiği hâlde, Türklerin mâneviyatını sarsamayan
şiddetli bir topçu ateşinden sonra, yapıldı. İlk gün Morto limanı kıyısına çıkan
Fransız kuvvetleri ile Teke burnunun iki tarafına çıkarılan İngiliz müfrezeleri,
oldukları yerden ileri gidemediler. Sedd-ül bahir'e gelen İngilizler, kale
harâbeleri arasında gizlenen bir iki ağır makinalı tüfekle donatılmış Türk
kuvvetleri tarafından karşılandılar ve akşama kadar 300 zâyiat verdikleri hâlde,
bir adım ilerleyemediler. Batı'da Zığın-Dere civârına çıkarılan 2 tabur, acele
yetişen Türk kuvvetlerinin baskısı ile, burayı terke mecbûr oldu.
Arı burnu'nun hemen Güney'indeki koya çıkan düşman kolordusuna (Australian and New Zeeland
Army Corps ) ilk harfleri ile, İngilizler tarafından ANZAC (Anzak) denilmiş ve
bu cepheye de kendilerince aynı ad verilmiştir. İşte bu Anzak'lar 25 Nisan
sabahı saat 04:20'de ilk kâfile olarak 1500 kişiyi karaya çıkardılar. Bu
cephedeki gözetleme postalarımız geri çekilmeye mecbûr kaldıklarından her ne
kadar 27. Alay'ın yetişmesi ile, düşmanın ileri hareketi bir az geciktirilmiş
ise de, vazîyet endîşe verici idi. Çünkü düşmanın 2500 kişilik öncü kuvveti,
ardından da asıl kuvvetinin 4000 kişisi de karaya çıkmıştı. Bu kuvvete karşılık
Türk birliği sâdece bir taburdan ibâretti. Bu tabur düşmanı oyalayarak mümkün
olduğunca ağır geri çekilmeye başlamıştı. İşte o arada 19. Fırka kumandanı
Mustafa Kemal Bey, taarruzu haber alınca, asıl tehlikenin nerede olduğunu derhâl
kavradı. Emir beklemeksizin, ihtiyatta bulunmasına rağmen, fırkasının yine de
büyük kısmını Bigalı'da ihtiyâtta bırakarak, fırkanın 57nci Alayı ile birlikte
düşmandan önce Conk Bayırı'na geldi. Koca-Çimen tepesi istikâmetinde hemen
mukâbil harekete geçti ve düşmanı durdurdu. Bu davranış 57nci Alay'ın cepheye
tam intikâli için gereken zamanı kazandırmıştı.
6) Çıkartmadan Sonraki Savaşlar...
a) Düşman 25 Nisan'da
güney cephesi olan Sedd-ül bahir'e biri Fransız, ikisi İngiliz olmak üzere 3
fırka ile (40.000 kişi) çıktı. Bu çıkartmayı 6 zırhlı, 4 kruvazör ve pek çok
sayıda muhrip denizden top atışı ile desteklediler. Bu destek ile fırkalar 5
noktadan (Zığındere, Tekeburnu, Tekekoyu, Ertuğrulkoyu, Morto limanı) karaya
çıktılar. Güney cephesindeki Türk kuvvetleri 26ncı Alay'ın sâdece iki taburu,
bir jandarma taburu, bir istihkâm bölüğü (toplam ve yaklaşık 3.000 kişi) ile 24
toptan ibâretti. Makinalı tüfeğimiz hiç yoktu. Bu kuvvet düşmanın insan yüklü
birkaç şalopesini batırdı ve Ertuğrulkoyu'na yapılan ilk ihrâcı önledi. Düşmanın
karaya çıkışından sonra ilk saftaki bölüğümüz en az 8-10 tabur düşmanla
saatlerce boğuştuktan sonra geri çekildi. 26ncı Alay kumandanı Kadri Bey ve onun
bir avuç askeri o gün dillere destan bir kahramanlıkla düşmanı durdurmayı
başardılar.
Güney (Sedd-ül bahir) cephesinde düşman ilk defa 26 Nisanda taarruza geçti ve zayıf kalmış ve
yıpranmış olan savunma kuvvetlerimiz ilkin geri çekilmeye mecbûr oldu ise de,
sonra bir karşı taarruz ile düşmanı püskürttü. 26 Nisan taarruzunda düşmanın
35-40 taburluk kuvvetine karşılık Türklerin sâdece 9 taburu vardı. 1 Mayıs'a
kadar buraya gelen takviyelerle Türk kuvvetleri 19 tabura yükselmişti. Türk
kuvvetleri 1/2 ve 3/4 Mayıs geceleri düşmanı denize dökmek üzere, karşı
taarruzlar yaptılarsa da, geçen süre içinde takviye edilen ve donanmasının büyük
yardımından faydalanan düşman, esâs mevzi'lerinden çıkartılamadı. Bunu 6 Mayısta
başlayan ve 9 Mayısta sona eren İngiliz-Fransız taarruzları tâkip etti. Savunma
durumumuz hiç elverişli değildi. Topçu kuvveti pek az olduğu gibi, tahkîm
mâlzemesinin eksikliği esâslı savunma mevzi'leri hazırlamaya engel oluyordu.
Geceleyin yapılan siperler, gündüzün donanma ateşi ile yıkılıyordu. Türk askeri
açık arâzîde ve üç taraftan donanma ateşi altında, emsâlsiz bir savunma savaşı
yaptı ve 3 gün süren taarruz, hedefine varamadan kırıldı. 15 Mayıs'ta ise Türk
kuvvetleri bir karşı taarruz ile mühim bir tepeyi ele geçirdiler. 22 Mayıs'ta
Fransızlar sol cenâhımıza hücûm ettilerse de bu taarruz da kırıldı. Bu hücûmun
bilançosu 2000 küsûr düşman telefâtına karşılık 43 şehit ve 427 yaralıdır.
Düşman 4 ve 5 Haziran taarruzlarında takviyeli 5 fırka ile (65.000 kişi) 37
taburluk (25.000 kişi) Türklerin üzerlerine geldiler. Bu taarruzda 12.000
(düşman telefâtı 7.500, Türk kaybı 9.000 şehit) şehit verdikse de taarruzu
kırmayı başardık. İngilizlerle çarpıştığımız ve 28 Haziran'da başlayıp 5
Temmuz'da biten Zığındere savaşlarında da düşman taarruzları akâmete uğratıldı.
Bu süre içinde de Türkler 14.000 zâyiât verdiler. 12/13 Temmuz günlerinde
Kerevizdere mevki'inde 2 Fransız ve 1 İngiliz fırkasının savletleri de kırılarak
başarısızlığa uğratıldı. Bu vuruşmada düşmanın 3.840 telefâtına karşılık Türkler
9.822 zâyiât verdiler. Düşman 6 Ağustos'ta başlayıp, 8 gün süren diğer bir
taarruzundan da sonuç alamadı. Bundan sonra Güney cephesinde siper savaşları
devâm etti. Cephenin Doğu kısmında bulunan Fransız kuvvetleri Kereviz Dere'yi
aşamadıkları gibi, bunların solundaki İngiliz kuvvetleri, seferin sonuna kadar,
Alçı Tepe'ye ve sâhilden 4 km. içerideki Kirte köyüne bile varamadılar. Güney
cephesi, Vehib Paşa'nın (Es'ad Paşa'nın kardeşi) kumandası altında idi. Bu
cepheyi bir müddet Weber Paşa da kumanda etmiştir. Bu Güney grubu savaşları
aralıksız 236 gün sürmüştür.
b) Kuzey cephesinde (ki
bu cephede evvelce Es'ad Paşa, daha sonra Ali Rıza Bey 'Paşa' kumandanlık
etmiştir) karaya çıkan kolordunun ilk kademesi, 25 Nisan sabahı, harp
târîhimizde Kemal Yeri adı ile anılan mevki'e kadar ilerlemiş ve ertesi gün
taarruza geçmişti. 27 Nisan'da bir cebel bataryasının korumasındaki yaklaşık
4500 kişilik Türk kuvvetleri 12.000 kişilik Avustralya fırkasına, karşı taarruz
yapmıştı. 28 Nisan'da düşmanın mukâbelesi tâkip etmişti. İki taraf da, bu kanlı
savaşlarda bir kaç yüz metre ilerlemekten başka bir şey yapamadılar. 2 Mayıs'ta
karşılıklı yapılan taarruzlar da bir netice vermedi. Kumandanlık önce Arı
burnu'ndaki düşmanı tamâmen etkisiz hâle getirdikten sonra ağırlığı güney
cephesine kaydırma karârı aldı. Mareşal von Sanders İstanbul'dan yeni gelen 2nci
Fırka ile 42.000 mevcutlu bir Türk kuvvetini 18/19 Mayıs gecesinde taarruza
sevketti ise de, dar sâhil şeridi üzerinde tutunan Anzak kuvvetleri, denize
dökülmemek için, şiddetli bir savunma yaptılar. Bu taarruzda Türk zâyiatı
10.000'i (3.000 şehit, 6.000 yaralı *) aşıyordu. Bundan sonra bu cephede de
siper muhârebeleri devâm etti. Düşman başkumandanlığı, bir netîce alabilmek
için, büyük takviyeler getirtip, bunların bir kısmını Arı burnu cephesine
çıkararak, yarımadanın kilit noktası olan Koca Çimen tepesine taarruz etti;
diğer kısmını da Türkleri arkadan çevirmek maksadı ile daha kuzeyde Suvla limanı
sâhillerine çıkardı. Bu arada Güney cephesinde başarılı olamayacaklarını anlayan
İngilizler ve Fransızlar, birliklerinin ağırlıklarını Anafartalar'a nakletmişler
ve üçüncü bir cephe açmışlardı. Böylece gizlice 17.800 kişi ile takviye edilen
İngiliz ordusu, 6 Ağustos'ta, Anzak cephesinin Güney ucunda (Kanlı Sırt)
taarruza başladı; Taarruz, 6/7 Ağustos gecesi, hedefi Koca Çimen olmak üzere,
daha Kuzey'e yayıldı. Aynı gece, General Stopford emrine verilmiş olan 9.
İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısında (Suvla limanı ve civârı) ihrâca
başladığı haberi geldi. 4 gün süren Koca Çimen taarruzu, Miralay Mustafa Kemal
Bey'in kumandasındaki kuvvetler ile, Conk bayırında durduruldu ve 9 Ağustos
akşamı bizzat bu cepheye gelen kumandan, ertesi sabah, topçu desteği olmaksızın
iki yandan yaptırdığı süngü hücûmu ile düşmanı geriye attı. Bu savaşta
İngilizlerin 12.000 telefâtına karşılık biz 18.000 şehit verdik. Anafartalar
önünde açılan yeni cepheye gelince, 6 Ağustos gecesi 20 tabur (13.000 kişi) 24
toptan oluşan İngiliz birlikleri üç noktadan karaya çıktılar. 7 Ağustos günü
İngiliz kuvvetlerinin toplamı 26.750 kişiyi bulmuştu. Buna karşılık burayı tutan
2,5 taburluk Türk kuvveti, düzenli bir şekilde adım adım güneyde İsmailoğlu
tepesi ile kuzeyde Kireç Tepe'ye çekilmiş ve Bolayır civârındaki 2 fırkamız da,
cebrî yürüyüşle, cepheye yetişmişti. Düşman kuvvetleri, karşıdaki tepeleri
tutmak üzere, derhâl harekete geçecekleri yerde, sâhile yapışıp kalmışlardı. 8/9
Ağustos gecesi Mustafa Kemal Bey, bütün Anafartalar grubu kumandanlığına tâyin
edildi ve ertesi sabah yaptığı karşı taarruz ile, düşmanı olduğu yere mıhladı.
12 Ağustos'ta yeni ihrâç edilen 54üncü düşman fırkasının yaptığı taarruz da bir
sunuç vermedi. Üstelik fırkanın 1inci Alay'ı da esîr edildi. 21-22 Ağustos'ta
General Hamilton'un yönetiminde yapılan takviyeli taarruzda da başarılı
olunamadı. Bu taarruzda 7.500 İngiliz telefâtına karşılık Türkler 3.300 şehit
verdiler. Bundan sonra çıkarma kuvvetlerinin bütün hücûmları neticesiz kaldı.
General Stopford azledildi. Artık Anafartalar cephesinde de siper savaşları
sürüp gitti. Düşman kuvvetleri, kıyıdan itibâren, en fazla 4 km.
ilerleyebilmişlerdi. Arı burnu'nda ise, düşmanın ileri siperleri kıyıdan ancak 1
km. içeride idi. Anafartalar cephesi kumandanlığında bir aralık vekâleten Fevzi
Paşa (Mareşal Fevzi Çakmak) da bulunmuştur. Bu kuzey grubu savaşları aralıksız
136 gün sürmüştür.
7) Son Safhalar ve Düşmanın ÇekiImesi...
Çanakkale savaşlarının son safhası, bâzen birbirinin çok
yakınında, hemen hemen oldukları yerlere mıhlanmış siperlerde karşı karşıya
duran kuvvetler arasında yapılan mevzi' çarpışmaları şeklinde oldu. Her iki
taraf da büyük mahrûmîyet ve meşakkatler içinde ve kahramanca dövüştüler. Ekim
ayı ortalarında itilâf kuvvetleri başkumandanlığına getirilen Sir Charles Monro
tahliye fikrinde idi. Kasım ayında cepheyi ziyârete gelen İngiltere harbiye
nâzırı Lord Kitchener de bundan başka bir çâre bulunmadığı hükmüne vardı.
Tahliye işi, çıkartma işine göre, başarıyla ve kayıpsız uygulandı.1915 bahârında
parlak ümitlerle ayak bastıkları, fakat elîm başarısızlıklara uğradıkları
Gelibolu yarımadası üzerindeki düşman kuvvetleri, 19/20 Aralık 1915 gecesi
Anafartalar ve Arı burnu cephesinden, 8/9 Ocak 1916 gecesi de Sedd-ül bahir'den
çekilip gittiler.
8 ) Deniz Hareketleri...
Savaşların devâmı sırasında kayda değer bâzı deniz hareketleri olmuştur. 12/13
Mayıs gecesi Yüzbaşı Ayasofyalı Ahmed Bey'in idâre ettiği Mukâvemet-i Millîye
muhribi boğazdan çıkıp, Goliath İngiliz zırhlısını torpil ile batırarak, bu
geminin cephenin Güney yanına ateş etmesini önlemişti. Akdeniz 'e giren Alman
denizaltı gemilerinin 25 Mayısta Triumph ve 27 Mayıs'ta Majestic (her ikisi
İngilizlere âittir) harp gemilerini batırması, itilâf donanmasının Mondros
limanına kapanıp kalmasına sebep oldu. Böylece harp gemilerinin askerî
hareketlere yardımı da azalmış oldu. Yine sefer sırasında, 8 düşman denizaltı
gemisi tahrîp edildi. Almanlar, Çanakkale seferine, teknisyen ve mütehassıs
olarak, 500-600 kişi ve denizaltıları ile Balkan yolu açıldıktan sonra da, silâh
ve cephâne göndererek yardım ettiler.
9) Sonuç...
Çanakkale
seferinde itilâf devletlerinin uğradıkları başarısızlığın sebepleri
araştırılırken, harekâtın iyi hesaplanarak hazırlanmamış olması, kara ve deniz
kuvvetlerinin istedikleri kadar cephâne bulamaması, kumandanların çoğunun
tecrübesizliği ve bir kısım kuvvetlerin görgüsüzlüğü, taarruzun baskın
özelliğini kaybetmiş bulunması, arâzînin tanınmaması v.b. ileri sürülmekte ise
de, en ağır basan sebep, şüphesiz ki, Türk askerinin savunma alanındaki emsâlsiz
kâbilîyeti ve Türk kuvvetlerinin pek mükemmel idâre edilmiş bulunması olmuştur.
Düşmanlar yakın târîhteki hâdiselere bakarak, Türklerin ciddî bir direniş
gösteremeyeceklerini zannetmişler ve bu, kendileri için, yanlış ve tehlikeli bir
hesâp olmuştur. Seferin devâmı boyunca Türkler, mevzi' tutmak husûsunda,
fevkalâde cesâret göstererek, düşmanlarının haklı takdîrini kazandılar ve bütün
savaş süresince değerli ve mert bir hasım olduklarını ispât ettiler. Türk
askerlerinin gösterdiği başarının anlamını iyi anlamak için, kendilerinin çok
zayıf bir topçu ile desteklendiklerini, cephânelerinin az ve kötü olduğunu ve
Balkan yolunun kapalı bulunması yüzünden, Almanya'dan gelecek mâlzeme
yardımından da, harbin son safhalarına kadar, yararlanamadıklarını hatırlamak
yerinde olur. Türkiye hizmetinde bulunan L. von Sanders (Fünf Jahre Türkei, s.
97 v.d.) "İstîlâ ordusunun gerisinde bütün Dünyâ kaynakları açık bulunduğu
hâlde, Türkler harp mâlzemesi bulabilmek için İngilizlerden ganîmet almayı
bekliyorlardı. Kum torbaları çok azdı. Kıt'alara bu maksatla çuval gönderildiği
zaman, askerler bunu elbiselerini yamamak için kullanıyorlardı" demektedir.
General C. F. Aspinall-Oglander (Büyük Harbin Târîhi - Çanakkale, II, 471;
'Türkçe'ye tercümesi, M. Hulûsî, İstanbul, 1940') von Sanders 'in çabuk karar
vermek, cesâret ve soğuk kanlılık göstermek sûretiyle savaşların mukadderâtı
üzerindeki müspet rolünü anlatırken, o zaman bir fırka kumandanlığında bulunan
Mustafa Kemal'den de bahsederek, 25 Nisan'da Anzak kuvvetlerinin hedeflerini
zabta muvaffak olmayışının, 9 Ağustos'ta Anafartalar cephesine çıkartılan
kuvvetlerin durdurulmasının, Conk bayırında parlak bir taarruzla Avustralya-Yeni
Zelanda kuvvetlerinin kat'î olarak önlenmesinin doğrudan doğruya bu kumandanın
eseri olduğunu söyler.
İtilâf devletleri Çanakkale'ye evvelâ nispeten küçük kuvvetler göndermişler, sonra bunların
miktarını hemen hemen 500.000'e kadar arttırmışlardır (400.000 İngiliz, 79.000
Fransız). İngilizlerin zâyiâtı 205.000 (115.000 ölü, yaralı, esir ve kayıp;
90.000 memlekete gönderilen hasta), Fransızlarınki ise, 47.000'dir. Türklerin
zâyiâtı, şehit, yaralı ve hasta olmak üzere, 252.300'e bâliğ olmuştur.
İtilâf devletlerinin, Çanakkale Savaşı'ndan istedikleri neticeyi alamaması
sonucunda Rusya'ya askeri ve ekonomik yardım gidemedi. Bu durum Rusya’da
1917 ihtilalinin çıkmasına ve Rusya’nın savaştan çekilmesine yol açtı. Böylece
I.Dünya Savaşı'da uzamış oldu.
Çanakkale Savaşı'nın Ardında Bıraktıkları...
Milli Park:
1973 yılında ihdâs edilmiştir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadasının Saroz
körfezindeki Kabatepe limanı ile Çanakkale Boğazında yer alan Akbaş iskelesi
arasında çizilecek bir hat oluşturur. Sedd-ül bahir köyü çevresindeki Teke ve
Hisarlık burunları, Ertuğrul, Morto, İkiz koyları, Alçıtepe, Kerevizdere,
Zığındere ile Kuzeydoğu'da yer alan Arı burnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt,
Anafartalar ve Suvla koyları Millî Park sınırları içindedir. Çanakkale Şehitler
Âbidesi, Morto koyunda, Hisarlık Tepesi üzerinde tüm şehitlerimizin hâtırâsına
dikilmiştir.
Çamburnu Anıtı:
Eceabat - Sedd-ül bahir yolunun 2nci km.sinde yer alır. Anıt, Balkan ve Çanakkale
Şehitleri adına 1962 yılında yaptırılmıştır. Anıtın boyu 2.5 m. dir. Çevresi
demir motiflerle süslenmiştir. Anıtın bir yüzünde, "Burada Balkan ve Çanakkale
Harplerinde şehit düşen binlerce kahramanlar yatar" yazısı, diğer yüzünde de
"Dur Yolcu" şiirinin bir kıtası yer alır.
Havuzlar Şehitliği:
Kerevizdere savaşlarında yaralanıp bu yerde vefat eden 2 subay ile 8 erin
hâtırâsına 1961 yılında dikilmiştir.
Zığındere Sargı Yeri Anıtı:
Alçıtepe köyünün Kuzeybatı'sındadır. 1947 yılında yapılmıştır. 25inci ve
26ncı Piyâde Alayları'nda şehit düşen bütün personel ve 2nci Tümen Kurmay
Başkanı Kurmay Yüzbaşı Kemal Bey ile Zığındere'deki ilk yardım istasyonunda
tedâvî görmekte iken düşmanın açtığı ateş esnâsında şehit olan askerlerimizin
hâtırâsına inşâ edilmiştir.
İlk Şehitler Anıtı (Cephânelik Şehitliği):
Sedd-ül bahir köyündedir. Çanakkale Savaşları'nın ilk
şehitleri olan 5 Subay ve 81 er adına 1986 yılında dikilmiştir.
Yahya Çavuş Anıtı:
Sedd-ül bahir köyünün karşısında, Ertuğrul koyuna hâkim tepecik üzerinde yer alır. Anıt,
25 Nisan 1915 günü çıkartma yapan İngiliz kuvvetlerine kahramanca karşı koyan ve
büyük kayıplar verdiren Yahya Çavuş ve takımı adına 1993 yılında yaptırılmıştır.
Son Ok Anıtı:
Alçıtepe köyünün yanındadır. Mülga' 7. Tümen Komutanlığı'nca 10.000 şehidimizin
hâtırâsına 1948 yılında inşâ olunmuştur.
Nûri Yamut Anıtı:
26 Haziran - 12 Temmuz 1915 târîhleri arasında yapılan Zığındere savaşlarında şehit
düşen 10.000 kahramanımızın adına yaptırılmıştır. Alçıtepe köyünün 2,5 km.
Batı'sındadır.
Mehmet Çavuş Anıtı:
Düşmanın hiçbir zaman ele geçiremediği ve bu nedenle "Cesâret tepesi" diye
adlanan tepede bulunmaktadır. Silâhı kırıldığından düşmana. taşla ve yumrukla
hücûm eden Mehmet Çavuş'un hâtırâsına izâfeten, Mehmet Çavuş Anıtı olarak
adlandırılmıştır.
57. Piyâde Alayı Şehitliği:
Çanakkale Savaşları sırasında kahramanlıkları destanlaşan ve bütünü
şehit olan 57. Piyâde Alayı Şehitleri hâtırâsına 1994 yılında yapılmıştır.
Conkbayırı Mehmetçik Anıtı:
Conkbayırı'ndaki savaşta hayatını kaybeden Türk askerleri adına
dikilmiştir. Çanakkale Savaşları'nın odak noktası olan ve düşmana ilk sillenin
indirildiği Mehmetçik Parkı içersinde yapılan Anıt, tepeyi tümüyle kaplayacak
tarzda ve kademeli olarak yükselen beş panelden oluşmaktadır. Bu beş panel,
Tanrı'ya duâ eden bir insanın beş parmağını sembolize etmektedir. 6-10 Ağustos
târîhleri arasında yapılan Sarıbayır savaşlarında Yeni Zelandalılar
Conkbayırı'nın en uç noktasını ele geçirmeye çalıştılar. Fakat Mustafa Kemal'in
başında bulunduğu güçlü savunma karşısında başarısızlığa uğradılar. Ne Liman Von
Sanders ve ne de bir başka komutanın göremediğini, o inanılmaz askerî dehâsı ile
Mustafa Kemal görmüş ve Conkbayırı ile Sarıbayır'ın bütün Güney yarımadanın
anahtarı olacağını anlamıştı. Mustafa Kemal, "Size taarruzu değil, ölmeyi
emrediyorum..." emrini, işte bu Conkbayırı'nda vermiştir.
Kabatepe Tanıtma Merkezi:
Çanakkale Savaşları sonrası harb sâhasında bulunan silâh, mermi, giyim, vb.
malzemeler ile savaşların çeşitli sahnelerini gösteren fotoğrafların
sergilendiği bir müzedir.
Çamyayla Atatürk Evi:
Çanakkale Savaşları sırasında Mustafa Kemal'in 19. Tümen Karargâhı olarak
kullandığı ve bir odasında ikâmet ettiği ev, 1973 yılında müze hâline
getirilmiştir. Müzede Mustafa Kemal'in şahsî eşyâları, sivil ve askerî
kıyâfetleri ile fotoğrafları sergilenmektedir.
Hasan-Mevsuf Şehitliği:
Çanakkale deniz savaşları esnâsında inanılmaz cesâreti ile ün yapan Dardanos
bataryası, Çanakkale'ye 12 km. uzaklıktadır. 18 Mart 1915 deniz savaşında şehit
düşen Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan ve Gözetleme Subayı Teğmen Mevsuf'un
hâtırâlarına izâfeten şehitliğe ve içindeki küçük anıta Hasan-Mevsuf Şehitliği
adı verilmiştir. 1990 yılında Çanakkale Valiliği'nce restore edilmiş ve çevre
düzenlemesi yapılmıştır.
|