...TÜRK-İSLAM OCAKLARI...


ANA MENÜ

Ana Sayfa
Forum Sayfamız
Bize Ulaşın
Ziyaretçi Defteri
Resim Galerisi
Dosyalar
Serbest Kürsü
Sitemize Eleştiriler

İSLAMİYET

Hz Muhammed (sav)
Kur'an-ı Kerim
Esmaül Hüsna
40 Hadis
Dualar
Veda Hutbesi
Dört Halife Devri
Kandil Geceleri
Peygamberler Tarihi
Sahabeler
İslam İlmihali
Dini Sualler
Kutsal Emanetler
Dini Menkıbeler

TÜRK-İSLAM TARİHİ

M.K. Atatürk
Türk Adı ve Anlamı
Türkler ve İslam
İlk Türk Devletleri
Türk İslam Devletleri
Osmanlı Devleti
Çanakkale Özel
Milli Mücadele
Cumhuriyet Dönemi
Türk Dünyası
Türk Destanları
Tarihten Kesitler
Kültür ve Medeniyet
Türk Büyükleri

ZULME DUR DE...


TÜRK-İSLAM OCAKLARI

Bati Cephesi

TÜRK-İSLAM OCAKLARI


BATI CEPHESİ

SAVAŞLAR VE ANTLAŞMALAR


Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.


Çerkez Ethem Olayı


Düzenli ordu kurma çalışmaları Kuvayı Milliyecilerden bazılarını tedirgin etmiştir. Bunlardan en önemlisi Çerkez Ethem’dir. Çerkez Ethem Kuvayı Milliye’nin kurulmasına emek vermiş, kendisine bağlı kuvvetlerle iç ayaklanmaları bastırmış, başarılı çalışmaları görülmüştür. Milli Hükümetin kendisine hoş görülü davranması onu şımartmış, TBMM içinde kendine yandaşlar edinerek Ankara Hükümeti’ni rakip olarak görmeye başlamıştır. Yunanlılarla anlaşarak düzenli orduyla savaşmış, yenilerek Yunanlılara sığınmıştır.


I. İnönü Savaşı (6 - 10 Ocak 1921)


Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk Ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki düzenli Türk Ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır. I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur.

Bu savaşın önemi:

- Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
- Çoklukla ayaklanma odakları söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye yasalar egemen olmuştur.
- Devlet kuruluşu işlemeye başlamış, vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
- Ordunun geliştirilmesi ve milletin orduya güveni artmıştır.- Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir.
- İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
- Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
- İstiklal Marşı kabul edildi. (12 Mart 1921)
- Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi.


Londra Konferansı (21 Şubat 1921)


I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler.

- İtilaf Devletleri Sevr’in yeniden gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.

- Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı İmparatorluğu ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. (Amaçları İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı.)

- Mustafa Kemal çağrının TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi.

- İtalyanların aracılığıyla Ankara Hükümeti de konferansa davet edildi.

- TBMM Temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler.

- Konferansta Ankara Hükümeti’ne önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı sürdürmekten başka çare yoktu.

Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf Devletlerince resmen tanınmıştı.


Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)


Türk Ordusu'nun İnönü Zaferi sonunda Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır. Moskova Antlaşması’na göre:

- Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
- Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış oluyor.
- İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
- Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı doğmuştur.


II. İnönü Savaşı (23 - 31 Mart 1921)


Londra Konferansı’nın barış önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart’ta saldırıya geçtiler.

Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM’i Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu. 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yenildiler.

Sonuç:

- TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
- Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
- Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
- Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
- Türk Ordusu'nun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
- II.İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk Hükümeti'ne bildirilmiştir.


Kütahya - Eskişehir Savaşları (10 - 24 Temmuz 1921)


10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda Mustafa Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı.

Sonuç:

- Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
- Meclis tarafından M. Kemal 5 Ağustos 1921’de başkomutan seçilmiştir.
- Mustafa Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin yetkilerine de sahip olacaktı.

M. Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7 - 8 Ağustos 1921’ de Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.


Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos - 12 Eylül 1921)


23 Ağustos - 13 Eylül 1922 tarihleri arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusu'nu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine “En uzun meydan muharebesi”; Türk Kurtuluş Savaşı tarihine de “subay muharebesi” diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.

Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur."

Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir. Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki II.Viyana yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk Ordusu’nun son savunma savaşıdır.

- Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
- Savaş Türk Ordusu'nun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.

Sonuçları:

- Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunması savaşıdır.
- Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
- Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
- Mustafa Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
- Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
- TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
- TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır.


Kars Antlaşması (13 Ekim 1921)


Moskova Antlaşması Doğu sınırlarımızda bazı pürüzler bırakmıştı. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmamasını gerektiriyordu. Sovyet Rusya kendine bağlı; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını öngördü. Sakarya Zaferi'nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.


Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)


Fransızlar, Sakarya zaferinden sonra TBMM Hükümeti ile kesin antlaşmayı imzalamışlardır.

Ankara Antlaşmasına Göre:

- TBMM ile Fransa arasında çatışmalar sona ermiş, Güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
- Hatay’daki Türklere geniş haklar tanındı. Hatay için özel yönetim biçimi uygulanacaktı.

Sonuç:

- Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır.
- Ankara Hükümeti’nin diplomatik zaferidir.
- Fransa Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Blok’u parçalanmıştır.
- Güney sorunumuz çözümlenmiştir. Bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkanı hazırlanmıştır.


Büyük Taarruz (26 Ağustos - 30 Ağustos 1922)


Hazırlık: Başkomutan Mustafa Kemal düşmana kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.

- Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
- Ordunun eksiklikleri giderildi.

Mustafa Kemal Haziran 1922’de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Akşehir’e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.

26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı. Başkomutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe’den sevk ve idare ediyordu. Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruzla, harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen düşmana karşı 29 Ağustos’ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Düşman Başkomutanı General Trikopis esir alındı. Kütahya’da düşmandan temizlenmiştir. Bu savaşı Başkomutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere “Başkomutanlık Meydan Savaşı” denir.

Yunan ordusu, Başkomutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk Ordusu'na verdiği, “Ordular ilk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri.” emri ile İzmir’e kadar kovaladı. Yunan işgalindeki tüm yerler tek tek kurtaran Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu’da tek bir düşman askeri kalmamıştır.

Sonuçları:

- Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
- Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
- Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
- Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
- Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
- Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.


Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)


İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk Ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler. 3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan ateşkes metnini imzalamıştır.

Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre:

- Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmalara son verilecektir.
- Yunanlılar 15 gün içinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklar. Türkiye, barış sağlanıncaya kadar burada emniyet ve asayişi sağlanması için sekiz bin Jandarma bulunduracaktır.
- Boğazların durumu barış antlaşmasıyla saptanacaktı.
- İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri barış antlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da kalacaklardır.

Sonuç:

- Osmanlı İmparatorluğu hukuken sona ermiştir.
- Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmıştır.
- Türk diplomasisi büyük bir zafer kazanmıştır.

Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Barış antlaşmasıyla da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.


Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)


Lozan Barış Antlaşması’na Göre; Yeni Türk Devleti’nin uluslararası alanda bağımsız, bütün diğer devletlerle eşit, şerefli bir varlık olduğu kesinlikle tanınıyor ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiği kabul ediliyordu.

Sınırlar:

- Suriye sınırımız Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’na göre kabul ediliyor.
- Irak sınırı; Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için bu konuda İngiltere ve Türk Hükümeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
- Türk-Yunan sınırı Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edilmiştir. Karaağaç ve yöresi Yunanistan’ın Batı Anadolu‘da yaptığı tahribattan alınacak savaş tazminatına karşılık elde edilmiştir. Ayrıca, Gökçeada, Bozcaada bizde, diğer Ege adaları Yunanistan’da kaldı. Yunanistan, Türk sınırına yakın olan adalar asker bulundurmayacaktı.

Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı (En büyük siyasi başarı)

Azınlıklar: Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edilerek hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacaktı. Batı Trakya’daki Türklerle İstanbul’daki Rumlar dışında Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar ve Yunanistan’daki Türkler mübadele edileceklerdi..

Savaş Tazminatları: I.Dünya Savaşı nedeniyle bizden istenen savaş giderlerinden kurtulunmuştur.

Devlet Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletlerle aramızda bölüşüldü. Bize düşen bölüm taksitlendirme ile kağıt paraya göre ödenecekti. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karışmaktadır.

Boğazlar: Boğazlar, üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul oluşturulmasına ve bu düzenlemelerin “Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesi kararı alınmıştır.

-“Musul”, “Boğazlar” ve “Hatay” Lozan’da çözümlenemeyen sorunlardır.

Önemi:

- Lozan Barışı bugüne kadar Türk ulusuna köklü ve huzurlu bir yaşam sağlamıştır.
- Misak-ı Milli sınırları büyük ölçüde sağlanmıştır.
- Türkiye tarihinde yeni bir dönem başlatmıştır.
- Türk ulusu adına, I.Dünya Savaşını bitiren antlaşmadır. Mondros ve Sevr antlaşmaları tarihin çöplüğüne atılmıştır.
- “Doğu Sorunu”, “Avrupa’nın hasta adamı” gibi deyimler ortadan kaldırılarak emperyalizme karşı verilen silahlı mücadele ve bunun sonunda yaratılan Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye tüm sömürge uluslara örnek olmuştur.

HZ MUHAMMED (SAV)

Mekke Devri
Medine Devri
Veda Hutbesi
Güzel Ahlakı
Peygamberimizin Dilinden Dualar

KUR'AN-I KERİM

Kur'an Meal ve Tefsir
Elmalılı Kur'an Meali
Kur'an Dinle
Kuran Öğreniyorum

DÖRT HALİFE

Hz Ebu Bekir
Hz Ömer
Hz Osman
Hz Ali

TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ

Başbuğ Türkeş
Türk-İslam Ülküsü
Türk Milliyetçiliği
İslam ve Milliyetçilik
Kızılelma
Bozkurt Nedir?
Ülkücü Hareket
Ülkücü Yemini
Ülkücü Şehitler
Ülkücü Mektuplar
3 Mayıs 1944
Dokuzışık Doktrini
12 Eylül
İz Bırakanlar
Ülkücü Sanatçılar
Ülkücü Siteler

ALLAH (cc) İSİMLERİ


Her türlü görüş ve düşünceleriniz için bize turkislamocaklari@hotmail.com adresinden ulaşabilirsiniz



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol