Peygamber Efendimiz ve Müslümanların Medine'de hürriyet
ve huzur içinde bir hayata kavuştuklarını gören müşrikler, büsbütün rahatsız
olup endişeye kapıldılar.
Medine'de de onları rahat bırakmak istemiyorlardı.
Mekke'de uyguladıkları, "halkı, Resûli Ekrem Efendimizden uzaklaştırma"
tarzını burada da tatbik etmek istiyorlardı. Bu maksatla, onu himayeye söz
vermiş bulunan Ensâr'a, üst üste muhtıra mahiyetinde, ağır dille yazılmış iki
mektup gönderdiler. Mektuplarda, Ensâr'ın bu himayeden vazgeçmesi isteniyor,
aksi takdirde başlarına gelecek her türlü hâdiseye razı olmaları gerektiği
belirtiliyordu.
Fakat, Kureyş müşriklerinin bu iki muhtırası, Medineli
Müslümanlar üzerinde hiçbir menfî tesir meydana getirmedi; bilâkis, sert
cevaplarla karşılandı. Böylece, Mekkeli müşrikler, Medine'de korku ve tehdit
ile kimseyi Hz. Resûlullah'ın aleyhine çeviremeyeceklerini de anlamış
oluyorlardı.
Medine 'de Korkulu Günlerin Yaşanması
Medinelilere gelen bu ihtar mektuplarından Peygamber
Efendimiz de haberdar olmuştu. Bu sebeple, Medine, devamlı tayakkuz hâlinde
idi. "Her an müşrik saldırısı olabileceği" ihtimaline binâen, Resûli Ekrem
Efendimiz, devamlı ihtiyatlı bulunuyor, Müslümanları da dikkatli ve tedbirli
olmaya çağırıyordu. Bu yüzden uyumadıkları geceler bile oluyordu.
Gerçekten, Medine'de Müslümanların durumu oldukça
nâzikti. Çünkü, buraya hicret etmekle müşrik Arap kabilelerine boy hedefi
olmuşlardı. Elbette, bunun karşısında her zaman uyanık bulunmak gerekiyordu.
Müslümanlar en ufak bir gürültü, bir seslenişten dolayı hemen bir araya
toplanıyorlardı.
Hattâ, bir gün, bir ses işitilmişti. Sesi duyan feryadı
basmıştı. Her haslette zirvede olan Resûli Kibriya, cesarette de zirve
noktadaydı. Hemen kılıcını kuşanıp atına atlayarak yanlarına varmış ve
kendilerini teselli ve teskin etmişti.
Enes b. Mâlik (r.a.) der ki:
"Ne zaman bir feryad kopsa, Resûlullah'ı, atla oraya
yetişmiş bulurduk!"456
Mekkeli müşrikler, Medineli Müslümanları Resûli Ekrem'in
himayesinden vazgeçirmek için sâdece bu muhtıra mahiyetindeki mektupları
göndermekle de kalmamışlardı. Bu meyanda bazı ekonomik tedbirlere de
başvuruyorlardı. Ayrıca, Medine'deki münafıklardan ve Yahudilerden bazılarını
elde ederek, Müslümanlar arasına fitne ve fesad düşürmeyi de plânlı bir
şekilde yürütüyorlardı.
Bütün bunlara rağmen Medineli Müslümanlar, Resûlullah'ı
bağırlarına basmada, İslâm'ı yaşayıp yaşatmada, Muhacir Müslümanlara her türlü
yardımda bulunmada zerre kadar tereddüde kapılmadılar ve geri durmadılar;
bilâkis, daha ciddî ve samimî bir tarzda bu hizmetlerini devam ettirdiler.
456 Ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 373; Müslim, Sahih, c.
7, s. 72.