KARAGÖZ İLE HACİVAT OYUNU
Eskiden hayali zıll, zıllı hayal, hayali sitare denilen Karagöz oyununun doğuşuna ilişkin en yaygın
rivayet şöyledir:
Orhan Gazi devrinde Bursa'da Ulucami inşaatında çalışan demirci ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz)
ve duvarcı ustası Halil Hacı İvaz(Hacivat) arasındaki nükteli konuşmalar diğer
çalışanları öyle güldürüyormuş ki, bunları dinlemek isteyenler işlerini bırakıp
etraflarında toplanıyorlarmış. Tabi inşaat çalışması aksamaya başlamış. Bunu
duyan padişah ikisini de idam ettirmiş. Ancak padişah daha sonra çok pişman
olmuş. Onu teselli etmek isteyen Şeyh Küşterî, başındaki beyaz sarığı çıkarıp
germiş ve arkasına ışık yakmış. Ayağından çıkardığı çarıklarla da Karagöz ve
Hacivat'ın tasvirlerini yaparak perdeye yansıtmış. Onların nükteli konuşmalarını
tekrar canlandırmış. Padişahı teselli etmeye çalışmış. İşte o gün bugündür
Karagöz oyunları değişik mekanlarda oynanır olmuş. İşte günümüzde de Karagöz
Perdesine Şeyh Kuşterî meydanı denilir ve bu zat Karagözcülüğün piri sayılır.
Karagözün kukladan farkı iki boyutlu suretler ve bunların gölgeleriyle oynanmasıdır. Suretler renklidir.
Karagöz oynatıcısına hayali, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkar'dır.
Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.
Sahne açılır, göstermelik ve nareke'den sonra Hacivat gelir bir gazel okur, Karagöze sataşır, perdenin sağ
üstünden Karagöz Hacivat'ın üstüne atlar, kavga ederler ve Hacivat kaçar. Sonra
gelir, konuşmaya başlarlar. Konuşma bitince Karagöz çeşitli tiplerle konuşup
güldürür, özel bir tip gelir, onunla kavga eder. Bitişte Karagöz ve Hacivat yine
ağız dalaşı yaparlar ve kavga ederlerken oyun biter.
Oyun boyunca müzik özellikle her tipin sahneye gelişinde etkili bir şekilde kullanılır.
Tipler şive taklitlerinde Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Laz, Kürt, Arnavut, Arap, Acem, Rumelili,
Ermeni, Rum, Yahudi, Frenk'tir. Hasta tipler Tiryaki, Beberuhi, Kekeme,
Esrarkeş, Sarhoş, Deli, Denyo'dur. Çelebi, Zenne, Köçek tipleri dışındaki özel
tipler büyücü, cadı, canavardır.
Oyunların konuları Ferhat ile Şirin, Hamam, Kanlı Nigar, meyhane, Sünnet, Tımarhane gibi eski, Bakkal,
Cinci, Eczane, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi yeni şekillerdedir.
Karagöz herşeye burnunu sokan, kaba, aşırı meraklı, okuma yazması kıt, cahil, cahillikten veya işine
gelmediğinden herşeyi ters anlayan, anlamazlıktan gelen, yanlış yorumlayan,
müstehcen konuşan, biedep çingene ve işsiz, mesleksiz, karısıyla sürekli kavga
eden bir tiptir.
Hacivat, hali vakti yerinde, herkesle hoş geçinen, alıştığı gibi konuşan, akıl hocasıdır. Karagözle
sürekli kavga ederler. Arapça Farsça konuşmalarını Karagöz hep ters anlar.
Konular genellikle Karagözün züğürtlüğü, işsizliği, Hacivatın ona iş bulmasına rağmen
beceriksizliği, alışılmışın dışına çıkışı; Karagöz'ün yasak veya tehlikeli bir
yere girişi, başına türlü işlerin gelmesi, tiplerle çatışması; bir maceraya
karışması; halk edebiyatı konuları arasına karışmasıdır. Ferhat ile Şirin, Leyla
ile Mecnun gibi aşk hikayelerini kendi tekniğine uydurur. Mesela Hacivat
Karagöz'e Ferhat ile Şirin'in macerasını anlatır: Ferhat Şirin'in kasrını
boyayan nakkaştır, Şirin'e aşıktır, Şirin'in anası Ferhat'tan Elma Dağı'nı delip
kasra su getirmesini istemiştir, Ferhat o şartla Şirin'i elde edebilecektir...
Daha bu hikaye anlatılırken Karagöz'ün aklı durur, mesela bir insanın aşk uğruna
dağı delmeye kalkışmasını havsalası almaz, garip yorumlar yapar. Sahnede oyunun
gerektirdiği dekorları da kendine göre olmayacak şeylere benzetir, oyun romantik
bir konuyu komik düzeye indirir. Mesela perdede Hacivat'ın evi tarafında Elma
Dağı bir moloz yığınıdır vs.
Kalıplaşmış sözler: Hacivat'ın girişte 'yar bana bir eğlence' demesi.
Muhaverede Hacivat ile Karagöz arasındaki hazır ikili konuşma. Karagöz'ün
tekerleme cevapları. Hacivat'ın bitişte 'yıktın perdeyi eyledin viran/varayım
sahibine haber vereyim heman' demesi. Karagöz'ün 'her ne kadar sürç-i lisan
ettikse affola' diye bitirmesi.
Karagöz sahneye hep sağdan gelir, Hacivat ve tipler soldan. Sahneye Küşteri meydanı denir,
genellikle bir İstanbul mahalle meydanıdır.
Karagöz Oyununun Bölümleri
1) Mukaddime (Giriş)
Oyundan önce perdenin ortasına konan göstermelik, nâreke (kamıştan yapılmış bir çeşit düdük - soldaki
resim) zırıltısı ve tef velvelesi ile kaldırılır. Göstermelik oyun hakkında
fikir veren bir tasvir olabileceği gibi oyun ile ilgisiz bir tasvir de olabilir.
Göstermelik konmasının amacı seyircinin oyuna odaklanmasını sağlamak ve oyunun
başladığını belirtmektir. Göstermelik kaldırıldıktan sonra Hacivat şarkısını
söyleyerek seyirciye göre sol taraftan perdeye gelir. Şarkısını bitirdikten
sonra perde gazelini okur, perde gazeli de bittikten sonra seyirciyi selamlar ve
Karagöz’ü perdeye getirebilmek için tegannî’ye (tegannî kelimesi makam ile şarkı
söyleme anlamına gelir, burada Hacivat’ın bir melodi ile ah bana bir eğlence
medet diye seslenişi tegannî olarak adlandırılır)başlar. Karagöz camdan uzanır
ve Hacivat’a bağırmamasını söyler, Hacivat’ın bağırmaya devam etmesi üzerine
kafası kızan Karagöz aşağı atlar ve Hacivat ile kavga ederler. Hacivat kaçar,
Karagöz sırtüstü yerde yatar vaziyette iken Hacivat’a söylenir. Sonunda (bir
daha gel bak ben sana neler yaparım) der demez Hacivat gelir. Hacivat’ın
gelmesiyle Mukaddime biter, Muhavere başlar.
2) Muhavere (Söyleşi, atışma)
Muhavere asıl oyunun konusuyla ilgili değildir. Bu bölüm Karagöz’ün yabancı sözcükleri kullanarak
konuşan Hacivat’ı yanlış anlaması ya da yanlış anlar görünmesi, böylece ortaya
türlü cinaslar ve nükteler çıkmasıyla sürer gider. Eğer oyun uzatılmak istenirse
muhavereden sonra istenirse bir de “Ara Muhaveresi“ oynatılır. Ara muhaveresinde
klasik muhaverelerden farklı olarak karagöz ve Hacivat'ın yanı sıra daha farklı
tipler de oyun katılabilir. Muhavereler her konuya açıktır, önceden bilinen bir
muhaverenin içine günlük olaylar sokulabileceği gibi, günlük olayları şakacı bir
dille eleştiren doğaçlama muhaverelerde olabilir. Karagöz oyunlarında
doğaçlamaya en uygun bölüm muhavere bölümüdür. Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre
gibi klasik oyunların fasıl bölümleri güncel olayların işlenmesine çok fazla
müsait olmamasına karşın, bu oyunların muhavere bölümleri her tür konunun
işlenmesine açıktır. Bu Karagöz oynatan ustanın maharetine ve kültürüne bağlıdır.
Bu yüzden Karagöz oynatacak kişinin dağarcığının zengin olması gerekir. Eskiden
Karagöz ustaları televizyonun, radyonun, gazetenin olmadığı çağlarda Karagöz
oyunlarının içinde siyasal taşlamalar yapar ve kamuoyunun sesini temsil
ederlerdi. Karagöz perdesinde siyasi olayların canlandırılması Padişah 2.
Abdülhamit döneminde ağır cezalara bağlanmıştır. Bu karardan sonra Karagöz
oyunları sürekli olarak aynı oyunların ezberlenip oynatıldığı, hiçbir çekiciliği
olmayan sıradan bir oyun olup çıkmıştır. Büyük tuluat (doğaçlama) ustası İsmail
Dümbüllü’nün “Seyircinin kararı kesindir, temyize gitmez” dediği gibi ilginçliği
kalmayan Karagöz oyunları seyircinin ilgisini çekmez olmuştur. Karagöz
oyunlarının ilgi çeker bir duruma gelebilmesi ancak eskiden olduğu gibi güncel
olayların mizahî bir dille perdeye aktarılması ile mümkün olabilir. Evliya
Çelebi’nin çok övdüğü Hayâlî Kör Hasanzade Mehmet Çelebi’nin akşamdan sabaha dek
değişik taklitler yapıp herkesi hayretler içinde bıraktığı, 18. yüzyıl
sonlarında yetişen Kasımpaşalı Hafız’ın da gece sabaha kadar sadece Hacivat ile
Karagöz’ü oynatıp konuşturduğu, dinleyenlerin çatlamak derecesine geldiği ve
vaktin nasıl geçtiğini fark etmedikleri biliniyor. 18. yüzyıl sonlarında yetişen
hayal küpü Emin Ağa’nın bir söylediği muhavereyi bir daha söylemez diye şöhreti
vardır. Muhavere bölümü kafası kızan Karagöz’den dayak yiyen Hacivat’ın kaçması,
yalnız kalan Karagöz’ün Sen gidersin beni buraya mıhlamazlar, pamuk ipliğiyle
hiç bağlamazlar, ben de çeker gider köşe pencereme otururum bakalım burada ne
oyunlar oynanır diyerek çıkması ile sona erer.
3) Fasıl (Bir öykünün anlatıldığı asıl oyun)
Bu bölümde bildiğimiz tiyatro oyunları gibi baştan sona bir oyun oynanır, oyunun
akışına göre kendi kılık ve şiveleri ile Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir,
Beberuhi, Tiryaki, Frenk,Yahudi, Acem, Matiz gibi değişik tipler girip çıkarlar.
Elbette ki başrollerde her zaman karagöz ile Hacivat vardır. Karagöz ustası
oyunun akışına göre bu tipleri azaltıp çoğaltabilir. Bazı oyunlarda Karagöz ve
Hacivat’da oyunun akışına göre değişik kılıklarda perdeye gelip rollerini
yaparlar. Örneğin Karagöz’ün gelin olması oyununda Karagöz gelin kılığı ile
oyuna katılır ya da cazular oyununda Karagöz cinler tarafından çarpılıp eşek
haline gelir, Karagöz’ün ağalığı oyununda Hacivat kahya olur, salıncak oyununda
ise Karagöz tarafından tanınmamak için kadın kılığına girer.
Bazı kaynaklarda Kâr-ı Kadîm (klasik, eskiden kalma), ya da Nev İcad (yeni) olarak nitelendirilen bazı
oyunlar günümüze kadar gelerek klasikleşmiştir. Bu oyunlar yaklaşık kırk
tanedir; Aptal Bekçi, Bahçe, Balık, Bursalı Leyla, Büyük Evlenme, Cambazlar,
Cazular, Cincilik, Eczane, Ferhat İle Şirin, Hain Kahya, Hamam, Hekimlik,
Kağıthane Sefası, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Karagözün Ağalığı, Karagözün
Aşçılığı, Karagözün Bakkallığı, Karagözün Gelin Olması, Karagözün Şairliği,
Kırgınlar, Kütahya Çeşmesi, Leyla İle Mecnun, Mal Çıkarma, Mandıra Sefası,
Meyhane, Orman, Ortaklar, Ödüllü, Sahte Esirci, Salıncak, Sünnet, Tahir İle
Zühre, Tahmis, Tımarhane, Yalova Sefası ve Yazıcı.
4) Bitiş
Fasıl bölümü sona erdikten sonra Karagöz ile Hacivat perdeye gelirler (eğer rol
gereği perdede farklı bir kıyafet ile görünüyorlarsa perdeden çıkıp normal
kıyafetleri ile gelirler). Karagöz oyunlarının klasik bir bitişi vardır. Fasıl
bölümü bittikten sonra perdeye seyirciyi eğlendirmek için şarkı veya türkü
eşliğinde bir tipleme gelir, eskiden dansöz ya da köçek çıkarmış ancak bu
tipleme günümüze uyarlanarak tanınmış bir şarkıcı ya da türkücü vs. olabilir.
Eğlendirici tipleme de çıktıktan sonra Hacivat "aman Karagözüm nedir bu işler"
der, karagöz ise "kafanı kırsın geyiklerle keşişler" deyip Hacivata tokat atar.
Bunun üzerine Hacivat "yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber
vereyim hemann" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Karagöz’de "her ne kadar
sürç-i lisan ettikse affola, ehh Hacivat bir dahaki oyunda yakan elime geçerse
vayyy haline" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Perde arkasındaki ışığın
sönmesiyle oyun sona erer.
Karagöz Oyununun Tekniği
1) Oynatım Tekniği
Karagöz perdesi 180 cm X 100 cm ebadındadır ancak bu oran oyunun yapısına göre değişebilir. Perdenin alt
tarafında peş tahtası denilen bir tezgah bulunur. Perdeyi aydınlatan ışık
kaynağı ve oyunda kullanılacak tasvir, nâreke, tef vs. bu tezgahın üzerinde
bulunur. Ayrıca, zaman zaman perdede aynı anda ikiden daha fazla tasvir
kullanıldığı zamanlarda hareketsiz duran tasvirlerin sopalarının takıldığı Y
şeklinde çatal (hayal ağacı) sopalar takılır. Karagöz ile Hacivat oynatan usta
konuşan tasvirleri iki eliyle idare ettiği zamanlarda diğer tasvirlerin perdeye
yapışık halde durmalarını hayal ağacı sağlar. Karagöz ile Hacivat oyununu
"hayali" adı verilen tek kişi oynatır, iyi bir hayali iyi şarkı
söyleyebilmelidir, iyi şarkı söylemekten kasıt bir şarkıcı gibi söylemek
değildir. Şarkıyı "usûl" içinde kalarak karikatürize etmek gerekir ki bu normal
bir şekilde şarkı söylemekten çok daha zordur. Ayrıca şarkıyı söylerken hangi
tipleme için söylüyorsa o tiplemenin ses tonunu ve lehçesini kullanmak
zorundadır. Çünkü perdede o şarkıyı söyleyen aslında perdeye gelen tiplemedir.
Hayâlî'nin yanında yardak adı verilen bir yardımcı olur. Yardak tef çalar, rol
sırası gelen tasvirleri hayâlîye verir, gerekirse şarkı söyler. Tef çalmak kolay
gibi görünürse de aslında göründüğü kadar kolay değildir. Hakkıyla tef
çalabilmek için Türk Sanat Müziğinde kullanılan basit usulleri bilmek gerekir.
Karagöz oyunlarında, oyuna giren her tipleme kendi karakteristiğine uygun bir
şarkı eşliğinde perdeye gelir. Bazı eserler bazı tiplemeler ile o kadar sık
kullanılmıştır ki adeta bu eserler ilgili tipleme ile özdeşleşmiş ve zaman
içinde neredeyse yapay bir Karagöz musikisi ortaya çıkmıştır. Eskiden karagöz
oyunlarında sekiz on kişilik bir saz heyeti bulunur ve tiplemeler bu saz
heyetinin seslendirdiği şarkılar eşliğinde perdeye gelirlermiş. Ne yazık ki
günümüzde ekonomik olanaksızlıklar yüzünden bu tür bir uygulama
yapılamamaktadır.
2) Tasvir yapım tekniği
Karagöz tasvirleri, özel olarak yapılan yarı şeffaf derilerden yapılır. Eskiden deve derisinden köpek
boku, zırnık gibi doğal malzemelerin kullanımıyla tabaklanan deriler deri
teknolojisinin ilerlemesiyle artık çeşitli kimyasal enzimler kullanılarak
yapılmaktadır, günümüzde ne yazık ki deve derisi bulabilmek mümkün olmadığından
dana, sığır gibi büyük baş hayvan derileri kullanılmaktadır. (Köpek boku,
derinin tüylerinin dökülmesinden sonra deri yüzeyinde kalan kıl köklerini
temizlemek için kullanılırmış. Köpek bokunun deri üzerinde iyi işlem yapabilmesi
için çok taze olması gerekir, bayatlayınca hiç bir işe yaramazmış. Köpek boku
toplayanlar tabakhaneye çabucak yetiştirmek için koşa koşa giderlermiş. Bu
yüzden aceleci insanlara tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun denir:) Karagöz
derisi olarak tabaklanacak derilerin taze mezbaha derisi ya da salamura deri
olması, derinin üzerinde ispire ve kesik olmaması, beyaz yünlü ya da kıllı bir
hayvanın derisi olması ve tabii ki yağ miktarı düşük bir hayvan olması
gerekmektedir. Karagöz derisi tabaklamanın klasik deri üretiminden pek farkı
yoktur ancak bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Islatması pervane ya da
dolapta yapılır, ıslatma suyuna sodyum hipoklorit konulması tavsiye edilir.
Islatma tamamlandıktan sonra ön kavaleta ile deri üzerinde kalan et parçalarının
temizliğinin yapılması gerekir. Deri iyice temizlendikten sonra uygun bir
gergefe veya tahtaya gerdirilerek kenarlarından çakılmalı ve kendi halinde
gölgede yavaş yavaş kurumaya bırakılmalıdır.Bazı karagöz kitaplarında yazıldığı
gibi sadece kireç ile derinin kıllarının dökülmesi Karagöz derisi yapmak için
yeterli değildir. O şekilde de kılsız bir deri ortaya çıkar ancak bu yarı şeffaf
karagöz derisi olmaktan çok eskiden köylülerin çarık yapmakta kullandığı çarık
derisi olur.
Deri tabaka halinde hazır olarak da satılır. Önce yapılacak tasvir büyüklüğünde bir deri parçası kesilir
ve cam ile kazınarak temizlenip hafifçe ıslatıldıktan sonra düz hale gelmesi
için düz yüzeyli bir ağırlık altına konur ve burada iyice düzleşene kadar
bekletilir. Daha sonra, iyice temizlenip şeffaflığı artırılan ve düzleştirilen
deri yapılacak olan tasvirin resminin üzerine konarak tasvirin resmi çizilir.
Resim çizildikten sonra etrafı uygun olan kesici bir alet ile kesilir. İç hatlar
ise arkadan verilecek ışığın deliklerden geçip perdeye yansıması için nevregan
adı verilen ucu sivri bir alet ile delinir. Kesme ve delme işlemi bir ağaç kütüğü
üzerinde yapılır. Ağaç kütüğünün Ihlamur olması çok önemlidir, çünkü Ihlamur
kütüğü çok yumuşak olduğundan delme ve kesme işlemleri daha rahat yapılabilir.
Kesme ve delme işlemi bittikten sonra deliklerin etrafında oluşan kabarıklıklar
spatula benzeri ucu keskin bir alet ile kazınır. Sopaların geçeceği deliklerin
etrafına kalınca bir deri parçası dikilerek deliklerin daha derin hale gelmesi
sağlanır. Bu deri parçası sopanın tasviri daha sağlam tutup oynatırken çıkmasına
engel olmak içindir. Deri parçası dikildikten sonra bir zımba ya da bıçak
yardımıyla sopaların gireceği delik açılır. Tüm bu işlemlerden bittikten sonra
yapılan tasvir ince bir zımpara ile iyice zımparalanıp boyama işlemine geçilir.
Karagöz tasvirlerinin boyanmasında eskiden bitkilerden ve çeşitli doğal
malzemelerden elde edilen kök boyalar kullanılırmış ancak kök boya yapmak
zahmetli bir iş olduğundan günümüzde tasvir yapımcılarının büyük bir bölümü
Ecoline boyalar kullanmaktadırlar. Ecoline boyalar tasviri yüzeysel olarak
boyarlar, oysa kök boya derinin içine işlediği için son derece dayanıklı
boyalardır, yapay boyalar yıllar geçtikçe dökülüp kalitesini yitirirler ancak
kök boyalar hiç bir zaman bozulmazlar, hatta tam tersine zaman içinde daha da
güzel bir görünüm kazanırlar. Ben kendi tasvirlerimi kök boyalarla boyuyorum.
Tasvir uygun renklerle boyandıktan sonra kenarlarına ve iç hatlara siyah boya
ile kontür çekilir. Boyama işlemi de bittikten sonra tasvirin parçaları uygun
yerlerinden mumlu iplik, kat küt ya da misina ile birbirine bağlanır, artık
tasvir oynatıma hazır hale gelmiştir.
|