Kâinatın Efendisi 35 yaşında idi.
Bu sırada Kureyş Kabilesi, Kabe duvarlarını yıkıp,
yeniden tamir kararını verdi. Zîra, yıllardan beri yağan yağmur ve neticede
meydana gelen seller, yapı itibarıyla pek sağlam olmayan bu mabedi oldukça
yıpratmıştı. Çatısız bulunması sebebiyle de, yağan yağmurlar temeline kadar
tesir etmiş ve binayı âdeta harab bir hâle getirmişti.
Son olarak gelen büyük bir sel, Kabe'yi bütün bütün
sarsmış ve duvarlarını çatlatmıştı. Bu durum Mekkelilerde bir korku ve telâş
uyandırmıştı.
Bu arada, bir hâdise daha oldu: Kadının biri Harem'de
ateş yaktı. Ateşin korundan sıçrayan kıvılcımlar, Kabe'nin örtüsünü tutuşturdu
ve yanmasına sebep oldu.
Bütün bunların üzerine bir de Kabe'nin içinde bulunan bir
definenin çalınması eklenince, Mekkeliler, artık, verdikleri kararı bir an
evvel gerçekleştirme gayretine girdiler.138
İnşaat Malzemesi Yüklü Gemi
Kureyşliler, Kabe'yi nasıl ve neyle tamir edeceklerini
düşünüp, istişare ediyorlardı.
Bu sırada, Cidde'ye gitmek üzere Mısır'dan yola çıkmış
bulunan bir Bizans gemisi, Cidde yakınlarında karaya oturdu.
Bunu haber alan Kureyş, olay yerine bir heyet gönderdi.
Geminin yükü, yumuşak aktaş, tahta, direk ve demir idi. Bunlar, Kureyş'in
arayıp da bulamadıkları şeylerdi!
Heyet, gemide bulunanlarla anlaşarak keresteyi satın
aldı. Bunun yanında, gemideki tüccara, Mekke'ye serbestçe girebilme ve
mallarını gümrüksüz satabilme garantisi de verdiler. Hâlbuki, daha evvel
Mekkeliler, şehirde ticaret eşyası satanlardan öşür alırlardı.
Gemide ayrıca Bâkûm adında Bizanslı bir mimar da
bulunuyordu. Kabe yapımında kendisinden istifade etmek üzere bu mimarla da
anlaştılar.
Buna göre, duvarlarını yeniden tamire karar verdikleri
Kabe'nin mimarlığını Bizanslı Bâkûm, marangozluğunu ise Mekke'de oturan Kıbtî
bir usta yapacaktı.139
Duvarların Taksimi
Kabe duvarlarının taşlarla örülmesi işi, kur'ayla
kabileler arasmda dörde taksim edildi. Buna göre, Abdi Menaf ile Zühre
Oğullarına Kabe'nin Şam cephesi (Hatiym, Hıcır tarafı); Şehm, Cehm (Cümah) ve
Amir Oğullan payına Kabe'nin Yemen köşesi ile Hacerû'lEsved köşesi arası;
Mahzum ve Teym Oğullarına ise, Safa ile Ecyad'a bitişik olan Yemen cephesi
düştü.140
Mekke 'nin Sarsılması
Her kabîle, kendisine düşen tarafı yıkıyordu. Hz.
İbrahim'in attığı temele kadar inildi. Bundan sonra, birbiriyle kaynaşmış deve
sırtı gibi yeşil yeşil taşlar görülmeye başlandı!
Niyetleri, daha da aşağı inmekti. Ne var ki, buna
muvaffak olamadılar. İçlerinden biri bu yeşil taşlara kazmayı sallayınca,
birden zelzeleye uğramış gibi Mekke'nin sarsıldığını gördüler. Herkeste bir
korku ve telâş başladı. Bundan sonrasını yıkmaya müsaade bulunmadığını
anlayıp, kazdıklarıyla iktifa ettiler.141
Kabileler Arasında Anlaşmazlık Çıkması
Herkes kendisine düşen taraf için taş taşıyor ve duvarlar
örülüyordu. Bina, Hacerû'lEsved'in konulacağı yere kadar yükseltilmişti.
Ancak, bu mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı.
Her kabile, kendisini diğer kabilelerden bu hususta daha lâyık görüyordu.
Kabile taassubunun bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü bir zamanda, hangi kabile bu
şerefi başkasına kaptırmak isterdi? İş kızıştı, tartışma ve münakaşa son
derece sertleşti. Öyle ki, birbirleriyle vuruşacaklarına dair yemin bile
ettiler.142
Ortalığı bir kargaşalık kaplamıştı. Her an çarpışma
bekleniyordu. Çarpışma vuku bulursa, çok kişi hayatını kaybedebilir, çok mal
telef olabilirdi!
Bu duruma bir çâre bulmak gerekiyordu!
Dört beş gün, Kabe'nin duvarlarına tek taş koymadan,
Kureyş kabileleri bekleyip durdular! Sonra tekrar Mescidi Haram'da
toplandılar, birbirleriyle konuştular, tartıştılar.
Bu arada, kabileleri uzlaşmaya davet edenler de vardı.
Uzlaşmayı Sağlayan Teklif!
Kanlı bir hâdisenin kopması her an beklenirken, Kureyş'in
en yaşlılarından Ebû Ümeyye diye bilinen Huzeyfe b. Muğire, ortaya atıldı ve
taraflara şu teklifi sundu:
Ey Kureyşliler!.. Anlaşamadığınız şu işte, mabedin şu
kapısından (Benî Şeybe Kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı
aranızda hakem yapın; o kimse bu işi bir neticeye bağlasın!"143
Ebû Ümeyye'nin beklenmedik bu teklifi, taraflarca
tereddütsüz kabul gördü.
"MUHAMMEDÛ'LEMİN" GELİYOR!
Artık, bütün gözler Benî Şeybe Kapısındaydı!
Acaba kim çıkacaktı ve kabîlelerin anlaşmazlığına nasıl
bir çâreyle son verecekti? Hiçbir kabîlenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl
halledecekti?
Merak dolu bakışlar, mescidin mezkûr kapısını dikkatle
süzmekte idi.
Kapıdan bir zât belirdi!
Uzaktan farkettiler, kendisine mahsus boyu poşu ve
yürüyüşüyle vekar içinde gelen bu zâtı derhâl tanıdılar ve sevinç içinde
bağırdılar: "ElEmin o!.. Muhammed o!.. Onun aramızda vereceği hükme
razıyız!"144
Evet, gelen, Muhammedû'lEmin'di (s.a.v.). Herkesin
itimadını kazanmış olan dürüst insandı.
Bu sebeple, merak dolu bakışlar, birden sevinç
bakışlarına döndü. Çünkü, âdil karar vereceğinden hepsi tereddütsüz emindi.
Evet, isabetli karar vermekten şaşmayan Efendimizin
gelişi, elbette tesadüfi değildi. Vereceği hükümle onlara, peygamberliğinden
önce de, isabetli görüşe, derin düşünceye sahip olduğunu tasdik ettirecekti.
Kureyş, durumu kendilerine anlattı.
Kalbi gibi zihni de tertemizdi Efendimizin... İsabetli
kararı vermekte gecikmedi ve şu emri verdi:
"Hemen bana bir örtü getiriniz!"
Anında getirdiler. Bir rivayete göre, bu, Velid b.
Muğire'nin elbisesiydi. Diğer bir rivayete göre ise, Efendimiz, bizzat kendi
ridâsıni bu işte kullandı.145
Kâinatın Efendisi, getirilen örtüyü yere serdi.
Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin
üzerinde toplanmıştı. O örtüyle ne yapacaktı?
Merakları fazla sürmedi ve Sevgili Peygamberimiz,
Hacerû'lEsved'i bu örtünün ortasına koydu; sonra da, "Her kabileden bir kişi
bunun birer köşesinden tutsun." diye emretti.
Öyle yaptılar. Hacerû'lEsved'i, örtüyle, konulacak yere
kadar kaldırdılar.
...Ve Resûli Kibriya Efendimiz, bizzat Hacerû'lEsved'i
kendi eliyle yerine koyarak, bu şerefe nail oldu!
Bundan sonra duvar örülmeye başlandı ve kısa zamanda
tamamlandı.146
Böylece, Allah Resulü, İlâhî mevhibenin bir eseri olan
isabetli kararıyla, kabileler arasında büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş
oldu.
Bu kararıyla Sevgili Peygamberimiz, kendisinden çok daha
yaşlı ve haliyle tecrübeli bulunanlardan bile daha isabetli görüşe, daha
kuvvetli muhakemeye ve daha ziyade zekâya sahip bulunduğunu, aynı zamanda
İlâhî bir kuvvetle te'yid edildiğini ortaya koymuş oluyordu!
İbni Abbas Hazretlerinin bir rivayetine göre, Efendimiz,
Hacerû'lEsved'i* yerine koyduğu gün, Pazartesi günü idi.147
Renginin siyah olması sebebiyle "Hacerû'lEsved [Siyah Taş]"
diye adlandırılmış bulunan bu mübarek taş, Kabe'nin şark köşesinde olup, yerden
bir buçuk metre yükseklikte, kapıya yakın bir yere yerleştirilmiş, üç büyük ve
birkaç tane de küçük parçadan müteşekkildir. Etrafı gümüş bir halkayla
çevrilidir. Bir başka ismi "Ruhû'lEsved"dir.
Bu mübarek taş, semavî bir taş olup, Hz. İbrahim'e (a.s.)
Hz. Cebrail tarafından getirilmiştir. Kabe duvarına yerleştirilmeden evvel, Ebû
Kubeys Dağında muhafaza edilmekteydi. Bir rivayete göre, Peygamber Efendimizin
"Ben peygamber gönderilmeden evvel, Mekke'de bana selâm veren taşı, hâlâ biliyor
ve tanıyorum!" ifadelerinin işaret ettiği taş, bu Hacerû'lEsved'dir.
Bir gün, bu taşa yaklaşıp öpen Hz. Ömer, şöyle demişti:
"Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve menfaati olmayan bir taş
parçasısın! Eğer Resûlullah'ın seni takbii ettiğini [öptüğünü] görmeseydim asla
seni takbii etmezdim!"
138 ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 205; İbn-i Sa'd,
Tabakat, c. 1, s. 145; Taberî, Tarih, c. 2, s. 198.
139 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 205; ibn-i Sa'd,
A.g.e., c. 1, s. 145.
140 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 207; Ibn-i Sa'd,
A.g.e., c. 1, s. 146; Taberî,Tarih, c. 1, s. 200.
141 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 207-208; Taberî,
A.g.e., c. 2, s. 201.
142 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 209; ibn-i Sa'd,
A.g.e., c. 1, s. 146; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 201.
143 İbni Hişam, A.g.e., c. 1, s. 209; ibni Sa'd, A.g.e.,
c. 1, s. 146; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 201.
144 ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 209; ibni Sa'd, Tabakat,
c. 1, s. ?
145 Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 99.
146 İbni Hişam, A.g.e., c. 1, s. 209210; Ibni Sa'd,
A.g.e., c. 1, s. 146; Taberî,Tarih, c. 2, s. 201.
147 Süheylî, Ravdû'lÜnf, c. 1, s. 129. |